Su gibi aydın...

 "Entellektüeller haklı olarak her zaman biraz mutsuz ve kötümserdirler" demişti bi arkadaşım...

Bi kenara koydum o lafı ama ara ara da çıkarır bakarım.
Geçende birini tanıdım...Aydındı ve mutlu...
Entellektüel demek gelmedi içimden...O aydındı...Ne  kadar desem...Kötümser ve mutsuz olamayacak kadar...
Ne yani "Entellektüel eşittir mutsuz, aydın eşittir mutlu" muydu...


Bu muydu çıkarımım...
Yok artık...

Nasıl bir eşleşmeydi bu...

Çok kestirmeci ve basitti bakışım, entellektüel!!! hele, hiç değildi.

Biz Anadolulular biraz çayıra salınmış mevlâsı kayırmış olanlarız ya hani...His denizinin kaldırma kuvvetinden, düşünce kulacını o kadar da kullanmaya gerek görmeden yararlanmayı, doğamızın gereği sayıp kalırız suyun üstünde.
Tabii sonuçlarına katlanmak da mütemmim cüzüdür doğamızın...

Bakış açım buydu belki de ama "su gibi aydın olmak" için de türkçe lazımdı...Nazım lazımdı...Yunus...Şems...Rumi...M.Kemaller lazımdı...nice Abdallar...Köroğlular...Fuzulîler...
nef'iler...Nabîler...
Donanmak ikincil ya da eş adımdı.
Ama birincil olan hep çekirdektekiydi, özdekiydi.

Donanım etrafını sardığında, seni dışına kapattığında, o artık bir nevi izolasyon aracındır içini dışına, dışını içine kavuşturmayan. Halbuki bütünleşmektir ihtiyacın olan.
Duygudan azade histir kastım seni bütünleyip, neşe, huzur, mutluluk...artık her neyse adı... o halle, o duyguyla hemhal edecek olan. Donandığın herşey birer iletken görevi gördüğünde, hissi ona katıp ilettiğinde içine, dışına; işte o zaman aydınsındır. Işırsın hatta, hem içeri hem dışarı...

Görebildim onu...
Karşılığı varmış bende...Tanıdım da...

Türkçemin gözünü seveyim dedim...
Anadolumun çayırını da...

Işıl
Aralık '21
Teşvikiye

Yorumlar

Popüler Yayınlar