Elinin körü

 Elinin kenarıyla tutmak ya da dört elle sarılmak...

Geçtim dört elle sarılmayı...önce sarılmak...

sevdiğinde..

özlediğinde... şefkat duyduğunda....

teselli ederken...teskin ederken...

mutluluktan... 


Bebekler de sarılır ama dörtelle

bebeklerinki...

Gelişkin bazı hayvanların da öyle...

Hayata sarılma halinin ifadesi o... Dört elle sarılmak...

Aksi  "elinin kenarı"...

Hayata kenardan  kenardan yaklaşmak...

temkinle...

sevdiğinden de sevildiğinden de, istediğinden de istenildiğinden de, bildiğinden de bilindiğinden de emin olamamak...kenarda durup,  acil durumda tutmak hayatı...belki de tutunmak için son hamle...

Elinin kenarı... 


Ayaklar el olmadan önce, dördüyle yürüttüğünde seni can havli...yaşama  yan gözle değil aç gözle baktığında herşeyi görmek için, mecbur olduğun için, sorgulama fırsatın olmadığı için, bedeninin, varlığının tüm yeteneklerini kullandın çoğunlukla...

doğallıkla... 


Peki bugün niye elinin ucunda durana bu kadar tafra...

Ölüm hep yanında ama gürültüden ibaret düşünceler var yaşamdaki sen ve ölümdeki sen arasındaki  boşlukta...

Seni sana yaklaştırmayan...

hayata dolu dolu katıştırmayan....

Halbuki gözünün ucuyla baksan göreceğin kadar yakın, ufuk çizgini uzaklaştıracak kadar net, ipucundan çok daha belirgin....görülmeyi bekler durur hayat...bıkmadan usanmadan....senin bıkmalarından, şımarıklıklarından... 


E elinin körü!!! derdi annem olsa... 


Bense "Elinden geleni ardına koyma" derim, eklemek koşuluyla;

"Düşünce kulacı ile yüzülse de his denizinde; bakma sen, kaldırma kuvveti yine hissin tekelinde..."


Işıl

Aralık '21

Teşvikiye

Yorumlar

Popüler Yayınlar